Elibebekli Efsanesi

Elibebekli Taşın Uzaktan Görünümü Foto:Kazım Göçmen

Kırşehir ili Kaman ilçesine bağlı Ömerhacılı köyünün tarihini incelediğimizde; Milattan 2000 yıl kadar önce Asurlular, Hititler, Urartular ve Frig’lerin bu topraklar üzerinde hüküm sürdüğü anlaşılmaktadır. Bütün Anadolu gibi Ömerhacılı da çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş bir yöremizdir. 1071 yılında Alpaslan’ın Bizanslara karşı yaptığı Malazgirt savaşından sonra 1077 yıllarında kurulan Anadolu Selçuklu Devleti himayesine katılmıştır.

1528 yılında Kırşehir ve çevresinde Kalender adında bir tarikatçının başlattığı isyanlardan sonra, yöre halkının birbirlerine destek olmak ve birbirlerini kollamak ve korumak amacıyla birleşerek köy yerleşim birimine geçtiği sanılmaktadır. 1954 yılında belediyelik olan kasaba halkının çoğu Ankara’da olmak üzere diğer vilayetlere yerleştiği görülmektedir.

Kırşehir’in Kaman ilçesine 15 km. uzaklıkta olan Ömerhacılı köyüne girmeden yolun sol tarafında bulunan Baran Dağları üzerinde biri büyük, biri küçük kucak kucağa duran iki tane dik kaya göze çarpmaktadır. Bu kayaların etrafında da irili ufaklı birçok kaya bulunmaktadır. Bu kayalarla ilgili derlenmiş üç ayrı efsane bulunmaktadır.

Ömerhacılı Kuşkalesinden  Elibebeklinin  Görünümü Foto:Kazım Göçmen

Gazi üniversitesi öğrencilerinden Saliha Şal’ın, Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesinde yöre halkından çiftçilikle uğraşan Süleyman Aytok’tan 26.05.2006 tarihinde aldığı bilgileri derleyen Saliha Şal’a göre ; Kaman ’da namusuna düşkün çok güzel bir kadın yaşamaktadır. Bir tane çocuğu olan bu kadını seven, fakat beraber olamadığı için ona düşman kesilen bir adam vardır. Bir gün, kocasının yokluğunu fırsat bilen bu düşman, çocuğuyla beraber tarlaya giden kadını yolda sıkıştırır. Kovalamacadan sonra uçurumun kenarına gelen kadın, “Allah’ım, ya beni taş et, ya da kuş et!” diye Allah ’a yalvarır. Duası kabul gören kadın, orada çocuğuyla beraber taş kesilir.

Elibebekli Taşın Yakından Görünümü Foto:Kazım Göçmen

Gazi Üniversitesi Öğrencilerinden Gülşen Selçuk’un Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi bünyesinde yöre halkından Ömerhacılı Belediyesi Yazı İşleri Müdürü Doğan Adıgüzel’den 10.05.2006 tarihinde aldığı bilgileri derleyen Gülşen Selçuk’a göre: Baran Dağları üzerinde yer alan Kuş Kalesi’nde yaşayan beyin arazisine, izinsiz girmenin cezası ölümdür. Köyden bir gelin, çocuğu ve kaynanasıyla birlikte bir gün Baran Dağlarına odun toplamaya çıkarlar ve farkında olmadan beyin arazisine girerler. Beyin adamları onları görünce, kovalamaca olur ve sonunda kaynana öldürülür. Gelin bir taraftan kucağında çocuğuyla kaçarken, bir taraftan da yakalanacağından korkarak “Allah’ım, beni bu zâlimlerin eline düşüreceğine; “ya taş et, ya da kuş et! ” diye dua eder. Duası kabul olunan gelin, orada kucağında çocuğuyla birlikte taş kesilir.

Kuşkalesinden Bir Görünüm Foto:Kazım Göçmen

Asıl üçüncü efsane ise biraz daha mantıklı bir hikayedir. Bu hikaye de Kaman ilçesi Köseoğulları Eşrafından 1922 doğumlu terzi Aziz Altun'dan nakledilmiştir. 

23 Ağustos1921′ de başlayan ve 12 Eylül 1921′ de sona eren ve 22 gün 22 gece sürerek dünya meydan savaşları içerisinde en uzun süreli olan Sakarya Meydan Savaşı esnasında; amacı Ankara’ ya girerek Milli Mücadelenin merkezini dağıtmak olan Yunan saldırısına karşı, Haymana’nın Kaltaklı mıntıkasını korumak üzere 24.Tümen ve 47. Alaydan gruplar oluşturulmuştur. 24 Ağustos’ ta muharebe 90 Km. lik bir cephede hakiki şiddetine ulaştığında, o zamanlar top seslerinin Ömerhacılı kasabasının eteğine yaslandığı Baran dağının yüksek yamaçlarından duyulduğu söylenir. 

Efsaneye göre; Erini Kurtuluş Savaşına gönderen bir kadın, o günlerde kucağında çocuğu ile birlikte koyunlarını Baran dağı yamacında otlatmakta iken, Türk birlikleri ile Yunan birlikleri arasındaki şiddetli çarpışmalar esnasında, Haymana yakınlarında atılan top seslerini duymakla birlikte düşmanın çok yakınlara kadar geldiğini zannederek, Mevla'sına: “Allahım beni düşman eline koyma, ya beni taş ya da kuş et” diye dua ettiği, Cenab-ı Allah’ın da kadının duasındaki birinci seçeneğini kabul ederek onu kucağında çocuğu ve etrafındaki koyunları ile birlikte taş ettiği söylenir. Çok uzaktan bakıldığında gerçekten kucağında bebeği ve etrafında koyunları olan bir kadını andıran kayaya yöre halkı “Elibebekli” adını vermiştir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar